9 Mart 2007

Vetolar ve bana çağrıştırdıkları

ISO 9000 Toplam Kalite standartlarını bilirsiniz...
Firmalar sistemlerini uluslararası toplam kalite prensiplerine göre yazılı döküman haline getirirler. Böylece kişiye bağlı uygulamadan sistematiğe geçilmiş olur. Kısaca böyle tanımlıyorum. Firmanızı belgelendirmeniz gerekir. Periyodik olarak şirket içi ve şirket dışı denetlenirsiniz. Bunların tarihi, başlıkları bellidir.
Her ne kadar yazılı prosedürleriniz, talimatlarınız, iş akışlarınız olsa bile pratikle teorik her zaman birbirini tutmaz. Çünkü, kararlarda by-passlar çok olur. Ne bileyim doğrulama kararının tüketici testiyle verilmesini sistem olarak öngörmüşsünüzdür ama üst yönetim boşverin şimdi bunu der, siz de uygularsınız... Böyle durumlarda, yani Kalite Denetimi alarmı verildiğinde şirket hallaç pamuğu gibi atılır. Çünkü, yazdığınız sistemle uygulamalarınız ve sonuç olarak belgeleriniz uyumlu değildir. Sondan başa giderek alınmış kararları, sistematiğe uygun hale getirmeye uğraşırsınız. toplantı tutanakları yeniden yazılır. Denetimde kullanılmak üzere ilgili departmanlara dağıtılır. Kısa kesiyorum hummalı bir çalışma yapılır. Yani işin özü kaçar, sahtecilik başlar. Bunu hem şirket için denetçilik yaptığım, hem de içerden ve dışardan bir çok defa denetlendiğim için biliyorum.

Bu konuya neden geldim? Dün akşam haberlerde yabancı doktorlar yasasının köşkten vetosuna bağlı olarak meclis çalışma komisyonu veto gerekçelerini haklı bulmuş ve ona göre düzenleme yapmış... Petrol yasası vetosu da haklı bulunmuş... Hah dedim, seçim tarihi yaklaştıkça buna benzer iyi uygulamaları çok görürüz diye düşündüm. Lakin, başbakan açıklama yaptı hemen ardından. Yabancı doktorların gelmesinde ısrarlı olduğunu söyledi. Gerekçe şu "Dünyanın diğer ucuna ameliyat olmak için gidiyorlar. Doktoru getirelim buraya, ameliyatı burada yapsın." Ben çok ikna oldum. Vallahi doğru. Ameliyat için doktor yeter. Hastanenin teknik alt yapısı, araştırma bütçesi falan ufak detay. Doktor değil mi her şartta yapacak ameliyatı! Evel Allah değil mi?

Köşke Erdoğan çıksın mı çıkmasın mı tartışması ne kadar sığ! Tartışma şöyle olmalı: "Köşke AKP'nin dayattığı ve kendi zihniyetinde biri çıksın mı çıkmasın mı?" Mesela, Dünya Kadınlar Günü konuşmaları için meclis genel kuruluna sokulmayan şapkalı hanımlar için meclis başkanı "
Benim davetimle gelen hanımefendilerin şapkalarından dolayı Meclis görüşmelerine alınmaması diye bir şey yoktur. Var diyen varsa adam gibi oturur konuşur. Bağırmakla, çağırmakla onu bunu göreve davet etmekle, siyasi ve ideolojik birtakım sözler ve sloganlar bu iş olmaz" (Tıklayınız) Yani, söze klişe olarak başlayıp, ama sonuna gelemeden sabrı taşıp, gerçek duyguların ortaya döküldüğü andır.

Bu arada Youtube engellemesini hala çok yanlış buluyorum. İşinize geliyor değil mi? Fırsatı buldunuz, kaçırmadınız. Biz youtube sayesinde ne videolar izlemiştik hakkınızda... Atatürk'ün bilmediğimiz ne görüntüleri gün ışığına çıkmıştı, yüreğimiz kabarmıştı coşkuyla... Bir tane video için yaktınız herşeyi. Pire için yorgan yaktınız, çünkü işinize geldi. Madem bu kadar duyarlısınız, güçlüsünüz ve hızlısınız mesela çocuk porno sitelerine erişimi neden engellemiyorsunuz? Hiç olmazsa hayırlı bir iş yapardınız!

Hiç yorum yok: