2 Mart 2007

Ellerinden kayıp gitti...

"Oğlum Servan'ı okuldan almaya her gün tek başıma gidiyorum. Ancak o gün Dilara'yı bıraktığım komşumuz çok hasta olduğu için onu da yanıma almak zorunda kaldım. Hatta Dilara, benimle geleceği için çok sevindi.
Hep birlikte okuldan çıktık, eve dönüyorduk. Dilara bir anda mukavvanın üzerine bastı. Kızım, bastığı gibi de ellerimden kayıp gitti. Dilara'mı ellerimden azgın sular aldı. Düştüğünde gözleri açıktı. Baktım ona, ama tutamadım... Keşke daha sıkı tutsaydım." (Haber için tıklayınız.)

Bu acının tarifini yapmak çok zor. Saniyeleri kontrol edemeden, gözlerine-gözlerinin içine bakarak, elinden kayışını engelleyemeden, daha ne olup bittiğini anlayamadan... Gözden kayboluşunu izlemek... Bunun gerçek olduğuna inanamamak... Ne yapacağını bilememek...
Öpememek... Koklayamamak...

Gözümde canlandırıyorum. İçim düğümleniyor. Pırıl pırıl bir çocuk aramızdan kayıp gidiyor...
Hem de pisi pisine... İhmalin en büyüğü ile... Sorumlular konuşuyor... Neredeyse, utanmasalar aileyi suçlayacaklar... Halkı suçlayacaklar, neden orada yürüdünüz diye...
Yaptığın işin önünü, arkasını düşünme, önlem alma, uyarı koyma... Ölen ölür kalan sağlar bizimdir şeklinde ekranlara çık.
Nasıl bir sistemdir bu? Depremde yıkılan evler için ne müteahhit, ne belediye başkanları, ne ruhsatı veren, ne o, ne bu ceza alıyor! Almadığı gibi zaman aşımından yararlanıyorlar... Bunlar da bizi yönetiyor... Kimsede ar damarı kalmamış... Hadi onlarda kalmamış da.. Bize ne oluyor? Gidip gidip onları başımıza getiriyoruz?

Hiç yorum yok: