23 Mayıs 2008

Beni yak, kendini yak, herşeyi yak...

Bundan bir kaç hafta önceydi...
Daha Leyla Gencer ölmemiş... Külleri savrulmamıştı...

Fatih'le bir tatil günü kahvaltı ederken şöyle demiştim:
"Fatih, bugun itibariyle bir karar verdim. Beni ölünce gömmeyin, yakın. Ben mezar, mezar taşı istemiyorum. Ama küllerimi Ege Denizi'ne atın... Kuzey Ege olsun. Ayvalık tarafları..."
Eh 35 yıldır gidiyoruz, orası da memleketim sayılır...
Kocamın yedikleri boğazına kaçıyordu az daha. Ben gitmeden O gidecekti neredeyse...
Çok önceleri de yeri belli bir mezarım olmasını istemezdim...
Bu kül-deniz olayı bana göre...
Bu yazıyı şimdi yazıyorum, çünkü Leyla Gencer öldü, yakıldı, denize savruldu, medya karıştı, din alemi karıştı, öyle miydi, böyle miydi, caiz miydi, günah mıydı uzayıp gidiyor konuşmalar. Neyse neydi! Ben onlardan görüp, duyup karar vermiş değilim... Kendi özgün kararımdır, herkes duysun dedim :))

Aman demokrasi uyanmasın!!

Asker konuşmasın, çünkü demokrasiye aykırı...

Yargı konuşmasın, çünkü demokrasiye aykırı...

STK'lar konuşmasın, çünkü demokrasiye aykırı...

Özetle kimse konuşmasın. Daha doğrusu sevgili hükümetimize muhalaefet etmesin...

Ama onlar anamızı ağlatsın... Sistemin içine etsin... Yasaların altından girsin üstünden çıksın...
Satmadık mal bırakmasın... vs vs vs...
Bunun adı DEMOKRASİ...
Bilmiyorsan öğren de gel...

14 Mayıs 2008

önyargı

Bir kitap okuyorum.
Tamamı 153 sayfa...
145. sayfadayım.
Şöyle yazıyor:
"Bir: Tanrı demek, fedakarlık demektir. Bu dünyada acı çek, öteki dünyada mutlu olursun.
İki: Eğlenen insanlar çocuk gibidir. Sen her zaman huysuz ol.
Üç: Bizden fazla deneyimi olan insanlar, bizim için neyin iyi olduğunu bilirler.
Dört: Görevimiz, başkalarını mutlu etmektir. Büyük özverilerde bulunmak zorunda kalsak da onları hoşnut kılmalıyız.
Beş: Mutluluk kadehinden içmemeliyiz; ondan hoşlanabiliriz ama onu her zaman elde edemeyebiliriz.
Altı: Bütün cezaları kabul etmeliyiz. Suçluyuz.
Yedi: Korku bir uyarıdır. Riske atılmamalıyız."

Buraya kadar okuduktan sonra, son satırı okumaya gerek bile görmeden kendi kendime 'nasıl yani?' diye sordum... Ben bu kitabı nasıl okudum? İrkildim! Bunca sayfa okuduğuma pişman oldum. Bu mu bana vereceği öğütler diye söylendim... Bu kadar edilgen, itaatkar, emir emir kapı demir bir insan yaratılması öğütleniyor ve ben bunca sayfa okurken anlamadım mı diye bir kaç dakika gittim geldim açıkçası... Sonra, dur bakalım dedim kendime, bu kadar önyargılı olma! Son satırı okudun mu? Peşin hüküm verme, hemen çöpe atma...
Sonra son satırı okudum:
"Bunlar, hiçbir ışığın savaşçısının uyamayacağı emirlerdir."

NOT: Kitabı okumanızı öneririm. Paulo Coelho'dan "Işığın savaşçısının elkitabı". Can Yayınları