20 Haziran 2006

bu topraklardan "lider" çıkmaz mı?

Şimdi de "3.adam" tartışması başladı. İşimiz gücümüz bitti, bütün sorunlar çözüldü. "3.adam"ımız kalmıştı. İyi oldu. Gerçekten bir eksiklikti, ben de rahat edemiyordum. Şimdi rahatladım.
Atatürk'ün bulunduğu bir listede, O'nun kriterlerine göre 3.adam seçeceksiniz. Gerek var mı? Böyle bir ihtiyacımız var mı? Bırakın böyle boş sıralamaları. Bugün ki lider! lerin ne yaptıklarını (daha doğrusu ne yapmadıklarını) biliyoruz. Atatürk'ün vatan sevgisi, ülke çıkarlarını herşeyin üstünde tutması, bağımsızlık karakterimdir demesi neredeeeee, bugün ki adayların özellikleri nerede...
Bu adayların arasında Sn. Sezer'i ayrı kulvara koymak gereklidir. O vatana ve ulusal çıkarlara hizmet ettiğini her fırsatta göstermiştir. Bana göre kendisi böyle bir sıfatı istemez.

KAldı ki diğer adaylar şunlar: Turgut Özal, Süleymen Demirel, Recep Tayyip Erdoğan, Bülent Ecevit, Adnan Menderes... Bakar mısınız? Adaylara bakıp gülelim mi ağlayalım mı bilemiyorum. Ama içim sızlıyor... Biz gerçekten bir lider yetiştirememişiz. Partisinin ve cemaatinin liderlerini kastetmiyorum. Ulusal çıkarlarımızı herşeyin önünde görebilen, devlet adamlarından bahsediyorum. Koskoca cumhuriyet tarihinde epi topu dön dolaş aynı isimler... Koltuğunu bırakamamış, hırsını yenememiş, rejime ve anayasaya zarar verecek uygulamalar yapmış, sosyal adaleti sağlayamamış 3-5 tane insan var.. Biz bunlara lider diyoruz. Bunları Atatürk'ün ardından "3.adam" sıralamasına sokuyoruz. İnanamıyorum. İnanmak istemiyorum. Bu kadar sığ olduğumuza, bir lider yetiştirememize... Yıllar boyu aynı isimlerin hem de ne isimlerin etrafında dönüp duruşumuza acıyorum...
Bizim damarlarımızda akan asil kandaki kudreti farkedemedik.. Ona yanıyorum...

ya ben de kadın programlarını izleseydim !

Artık ev kadınıyım. Çalışmıyorum. Yaklaşık 10 ay. 13 yıl çalıştıktan sonra hem de çok yoğun tempoda, ev hayatı süper geldi. Şöyle tarif edebilirim "denizde dipe daldınız ve su yüzeyine çıkıp derin bir nefes aldınız" İşte aynen böyle bir şey... En önemlisi iş dışında güzel bir hayat varmış onu yakaladım. Hayatın gerçekleri varmış onu gördüm. Çalışırken sanal bir alemde yaşamışım. Sabah erken kalk, işe git, basını iş için takip et (rakip ne yapmış, sektörde neler olmuş), akşam eve gel popüler dizi hangisi ise onu seyret, tartışma programları varsa burun kıvır... Ve ülkede neler olup bitiyor haberin olmasın...
Aynen böyle bir yaşam tarzından sonra evde geçirdiğim süre içinde bol kitap, internet ve TV'yi yeniden keşfettim. TV'deki büyük ulusal kanalları seyretmez oldum. Tematik kanallar iyi ki var. Meğer ülkede neler oluyormuş, ne sorunlar varmış... Bizi yönetenler meğer neymiş, kimmiş... Yaşasın internet, bilgi cenneti, özgürlük... Ya kitaplar... Can dostum...
Sonra birgün tesadüfen sabah programlarına takıldım. Dehşete kapıldım. Bol sarışın kadınlı programlarda bol kavga, yüksek perde ses, tartışma.. İnanılmaz. Seyirci kadınlar ise kendinden geçmiş bir şekilde... Öğreniyorum ki bu programların raytingleri yüksekmiş... Beyler, yapımcılar, TV sahipleri... Siz ne verirseniz onu alırsınız. Rayting palavrası ile halkı beyni boşalmış kitlelere dönüştürmeyelim lütfen. Bol sarışınlı, sahte, kavga dolu programları siz nasıl yönetiyorsunuz? Siz nasıl seyrediyorsunuz?
Sizin izlemediğiniz programları nasıl koyarsınız sabah kuşağına..
Ey Türk Kadını kendini bunlarla nasıl özdeşleştirirsin? Nasıl bu programa rayting verirsin?
Lütfen, yayın kalitesini artıralım. Program önlerine tanıtıcı ikon koymakla bu işi çözmek imkansız. Kaliteyi artırmanız gerekiyor.

TC çalışma kuralları

Şimdi biraz düşünelim. Çalışıyorsunuz. Yöneticisiniz, bir ekibiniz var. Şirketin belli kuralları var. Sizin görevinizi de bu kurallar içerisinde şirket menfaatlerini gözetecek şekilde uygulamalar yapmak. Yaptığınız işleri ilgili departmanlarla paylaşmak, üstlerinizden onay almak... Uzatmıyorum bunlar işin ayrılmaz parçaları, olmazsa olmaz kuralları. Tutun ki bunun dışında davrandınız, şirket menfaatini gözetmediniz. Onay almadan yürüdünüz gittiniz. Şirketin kurallarına aykırı davrandınız... Sonuç ne olur? Çok basit.. Ya üstünüz tarafından uyarı alırsınız ve bir daha böyle bir uygulama yapamazsınız ya da şirketten atılırsınız. Şimdi bir şirkette bile yönetim kuralları böyle iken..
Biz koskoca ülkeyi teslim ettik. Ülke çıkarlarına uymayan, anayasaya aykırı, laik rejimle bağdaşmayan bir sürü uygulama yapılıyor. Yapılmaya fütursuzca devam ediliyor. Bunun adı demokrasi oluyor. Kusura bakmayın demokrasi bu olamaz. Ülkenin yüksek çıkarlarına ters her uygulamayı yapacaksınız ama seçilmiştir, meşrudur, demokratik rejimdir diyeceksiniz o kadar. Onlar ise atı alıp üsküdara yönelecekler... Hangi ülke buna izin verir.
Ben vatandaş olarak izin vermiyorum.