27 Eylül 2006

özet

Biraz önce annemi uğurladık İzmir'e... Güle güle gitsin inşallah. Çok güzel vakit geçirdik. Gezemediğimiz Topkapı ve Süleymaniye kaldı onu da gelecek sefere dolaşırız.. Geçen gün Yıldız Sarayı'na gittik... Ne muhteşem bir yermiş. Çok kibar, sade, layıkıyla yapılmış güçlü bir havası olan bir yer... Dolmabahçe'nin yapış yapış şaşaası yok. Buradaki herşey yerli yerinde... Herşey olması gerektiği için ve olması gerektiği kadar var gibi duruyor... Çok beğendik. Koskoca bir bahçe, kampüs denebilir... Herşey içinde. Şehir içinde şehir gibi bir yer... Yıldız porselen fabrikası da bu saray bahçesindeymiş. II.Abdülhamit porselene meraklı olduğundan fabrikayı yaptırmış... Annem bu fabrikanın ve satış mağazasının orada olduğunu TV'den öğrenmiş... Gittik. Annem bir sürü kapaklı porselen kaselerden aldı. Hem evinde olmayanları tamamladı hem de hediye aldı... Sonra çıktık bahçenin dışından giderken tam bir tezatla karşılaştık. Saray bahçesinin yanında bir gecekondu. Ondulin kaplı, çamaşırlar bahçede ipte kuruyan tam bir gecekondu... Tezatlar şehri... Adresi şöyle olacak "Yıldız Sarayı'na gel. Tam karşısında bizim gecekondu" Yani güler misin, ağlar mısın?
Dün Büyükada'ya gidip fayton turu yaparak ağzımız açık rüya gibi evleri seyrettik... Fatih izinliydi. Bir ara burada yaşar mıyız dedik. Bize ne olacak kafamıza koyduk mu atlar geliriz. Ama sonra vazgeçtik. Ulaşım sorun olabilir. Benim için değil Fatih için. Haberin saati olmuyor... Yüzerek mi geçecek :))
Sonra kuzenim Naim'lere akşam çaya gittik. Çay dediysem lafın gelişi... Yok yok sofrası şeklinde...
Yazmaya biraz ara vermiştim... Özlemişim...

Hiç yorum yok: