14 Eylül 2006

Tarihi yarımada: Eminönü 4

Vee Topkapı. Burada hissettiğimiz duygular çok başka... Hele dünyanın heryerinden gelmiş insanlara bakınca... Bu mütevazi görünüşlü (zira içten o kadar da mütevazı değilmiş), ulu ağaçların boyunu aşmayan güzelim binaların içinde bir zamanlar ne hayatlar yaşandı, ne tarihler yazıldı... Ne güçlü günler oldu, ne entrikalar döndü...
Saray bahçesine girince çevreyle ve doğayla barışık, sizi ezmeyen ama içine kapalı bir hava sezinledim.




Yüksek binalarla size tepeden bakmayan, gücünün görünüşte değil özde olduğunu bilen insanların yaşadığı bir yer havası var... Yapış yapış şaşaa, depdebe, burası saraydır çığırtkanlığı yok. Ama kalite var, klas bir havası var. Kendine özgülüğü var.
Özellikle Fatih, Kanuni dönemlerine ait gördüğümüz şeyler için Fatih'le (kocam) aynı şeyleri düşünmüşüz. İmparatorluğun sonlarına doğru özellikle de II.Abdülhamit dönemlerinde bir şaşaa başlamış. Gösteriş başlamış. Dışı seni, içi beni yakar gibi... İmparatorluk zayıfladıkça güç gösterisi ortaya çıkmış... Biz böyle düşündük gördüklerimizden. Bir kere daha ortaya çıkıyor ki bilgi zenginliği esastır...

Hiç yorum yok: