29 Eylül 2006

hayat böyle bir şey işte...

Hayat çok dinamik...
Biz ona ayak uydurursak şanslıyız...
Onun temposunda koşarsak ayaktayız...

Bir gün önce Büyükada'da rakı-balık yapıyorsun. (Ramazan olsa bile)
O gün evlilik yıldönümü kutluyorsun, nice yıllara sağlıkla, huzurla diyorsun... Akşamüzeri doktora gidiyorsun, zaman kaybetmene gerek yok, gel diyor... Ama öyle korkulacak bir şey olduğundan değil... Sıkıntı çekmeyi bitirmek için...
Ertesi gün kocan ufak bir operasyon geçiriyor...
Bugünse evdesiniz, çok şükür herşey yolunda...
Ama hayat bu işte... Ne göstereceği, nereden göstereceği belli değil...
İşte bu nedenle hep şunu söylerim... Hayatın bize ne göstereceği net olmadığı için elimize geçen güzel fırsatları hep değerlendirelim.
Beklemeyelim.
Ertelemeyelim.
Üzülmeyelim..
Hayat güzel, anın tadını çıkaralım...
Günümüzün tadını çıkaralım... Elimizden geldiğince buna uyalım...

Dün akşam hastanede kalmamıza gerek kalmadı. Evimize geldik.
Fatih'in biraz sancısı vardı. İlacını aldı... Mışıl mışıl uyudu... Ben de evde tüy gibi hareket ettim... Hasta yemeği olarak tavuk suyu yaptım. Ama o da ne!!! İçine bol karabiber konur mu? Normal yemek mi bu? Lezzet versin diye doldurmuşum, yapılır mı bu? Yazık içemedi tabi... Döktüm, yenisini yaptım... Kafamın çalışmadığı nerden belli??? Tavuk suyunu döküşümden :( Dökeceğine içsene be kızım...

Kadıköy Şifa Hastanesi (ihtiyaç olmasın inşallah) çok güzel, temiz bir hastane. İyi ve güleryüzlü insanlar çalışıyor... Odalar çok temiz, rahat... İnsan hastane psikozuna girmiyor yani...

Hiç yorum yok: