26 Ağustos 2008

Eskiden kadın olmak daha kolaydı

Eskiden kadin olmak daha kolaydi.
Kadinlar sadece evde olur, yemek yapar, cocuk bakarlardi.
Sadece esinin geliri dusukse kadin calisirdi ve calisan kadina acinirdi.
Kadin calisiyorsa, evine bakamayacagi dusunulurdu, zaten kadin bekarken calisiyor idiyse bile evlenince evinin kadini olurdu. 90'li yillara gelindiginde kadin sadece evde olmak istemedi, artik calismak ekonomik olarak ozgurlesmek istiyordu.
Once universite okumaya ,sonra calismaya basladi. Bu kadinin hosuna gitmisti.
Calisiyor, istedigi gibi harciyor, geziyordu.
Artik calisan kadin evli olmak degil bekar olup gununu gun etmek istiyordu.
Yasasin ozgurluk...
Calisan kadin artik iskolik olmustu, calisiyor ve yuksekliyordu.
Zirveye ulasmisti. Bircok sirkette once orta kademe, sonra ust
kademe yonetici kadin oldu.
Doksanlarin sonuna gelindiginde sirketler yalniz ve iskolik 30lu yaslarinda kadinlarla doluydu..
Bu calisan kadina yetmedi, citayi biraz daha yukseltti.
Artik hem evli ve hem de basarili calisan kadin olmaliydi.
Calisan kadin etrafina bakindi. Basarili, parali koca adaylari gozden gecirildi.
Adaylardan kel, sisman ve kisa boylu olanlar hemen elendi.
Ince ruhlu, saraptan anlayan, 14 Subat'ta muthis surprizler
yapabilen, kimsenin bilmedigi yerlerde basbasa tatillere goturen, yasamayi
seven ve bol bol espiri yapanlar hemen kapisildi.
Yurt disindan gelinlikler getirtildi. Otellerde muhtesem dugunler yapilip, Maldivler'e ya da Bali'ye balayina gidildi.
Balayindan sonra calisan kadin hizla is basi yapti.
Gunduzleri toplantidan toplantiya kostururken artik aksam yemegini de dusunmeye baslamisti.
Aksam ne yenmeli, nereye gidilmeli, esinin gomlekleri, pantolanlari utulu mu, kiyafetleri kuru temizlemeciye
gitti mi geldi mi, marketten alinacaklarin listesini cikar, is cikisi git al, eve gel, aksam yemegini hazirla....
Calisan kadin artik mutluydu. Gece yatagi sicacikti.
Uzulunce derdini paylasan, hastalaninca ona bakan, aglayinca destek
olacak bir omuza, goz yaslarini silecek sevkatli ellere sahipti. 15 saat
kosturmak kadina viz geliyordu. Etraf bu sekilde kosusturan, ev ile is
arasi cift vardiya calisan Kadinla doluydu.
Zaman geciyordu. Calisan kadin 35 ine yaklasiyordu.
Biyolojik saati "be bek, be - bek" diye uyari vermeye basladi.
Evet calisan kadin hemen cigliklar atmaya basladi "Bebek de yaparim kariyer de " diye...
Calisan kadinlar hemen sosyetik kadin dogumcularin randevularini
doldurdular.
Calisan kadinlar ajandalarina ve islerinin temposuna
uygun zamani secip hemen mikroenjeksiyonla bebek yapmaya basladilar.
1-2 ay sonra guzel haberler sirayla gelmeye basladi,calisan kadinlar hamileydiler.
Calisan kadin hem hamile, hem guzel olmak istedi.
Hemen diyetisyenlere kosulup, ozel hamile diyetleri alindi, bol bol
kivi yenmeye baslandi. Eskisi gibi tatli, tursu, borek, erik aserilmiyor,
karpuz, kivi ve mango isteniyordu gecenin bir yarisi eslerden.

Calisan kadin cocugunu eski usul buyutmeyecekti. Hemen onlarca
hamilelik, bebek buyutme kitaplari alindi, bir cok internet
sitesine uye olundu, Yoga ve anne-baba kurslarina yazilindi.
Calisan hamile kadin artik gun gun takip ediyordu bebeginin gelisimini.
Bugun 43. gun, bebegim uzum tanesi gibi... 59. gun, parmaklari olustu... 89.
gun, bugun ilk defa hickirdi... 210 uncu gunden sonra artik bebegin
matematik zekasinin artmasi icin Mozart dinletilecek.
.. Sonunda mutlu gun geldi.
Calisan kadin artik anneydi. 3-4 aylik izinden
sonra calisan kadin oldurucu diyetlerle zayiflayarak incecik bir sekilde isbasi yapmisti.
Artik basarili bir yonetici, iyi bir es ve anne olarak 24 saat calisiyordu.
Bebek buyudukce, sosyallesmesi icin calisan kadin cumartesilerini
cocuguna ayirdi. Artik tum anneler topluca etkinliklere katilmaya
basladilar. Yas gunu partileri, tiyatrolar,piyano dersleri, basketbol,
tenis ve yuzmekurslarinin biri bitiyor, digeri basliyordu.
Calisan kadina bu da yetmedi. Artik hem calisiyor, hem
iyi bir es olmaya gayret ediyor ve hem de annelik yapiyordu. Calisan
kadin citayi birkez daha yukseltti.
O artik evinde katkisiz, saglikli ekmekler, receller yapmali,
organik gidalarla, vitamini bol sebze yemekleri hazirlamali,
cocuguna ve esine ozel gunlerde pastalar yapabilmeli, bu pastalari cok guzel susleyebilmeliydi.
Butun calisan kadinlar yemek yapma kurslarina kosmaya basladilar.
Evlerine ekmek yapma makinalari aldilar,
toplanti aralarinda bir birlerine yemek tarifleri vermeye
basladilar, "Dun nefis bir cavdarli ekmek yaptim, istersen tarifini
vereyim" "Ben de hafta sonu harika bir pasta yaptim. Evdekiler bayildi. Bir
aksam gelin de size de yapayim" Bakalim calisan kadin bundan sonra citasini nereye yukseltecek?
Gelelim erkege...
Bu surec icerisinde calisan erkek ise citasini hic yukseltmedi.
80 lerde, 90 larda ve 2000 lerde hep TV izliyor,bira iciyor ve maca gidiyordu...

NOT: Yazıyı bir arkadaşım maille gönderdi. Çok beğendim burada kullanmak istedim.

25 Ağustos 2008

Ne garip değil mi?

Aslında içinde zaten varolan bir burukluk...

Sanki noktasal bir şeymiş gibi bu özel günlerde su yüzüne çıkıyor.

Belki de o günlerde serbest olma, rahat rahat üzülme hakkını kendimde görüyorum.

Kimbilir...

Babamı çok özler oldum son zamanlarda...

Yaşla mı alakalı bilemiyorum...

Bugün 23 yıl oldu.

İçimde bir hasret anlatamam.


9 Ağustos 2008

yaşam...

ÇOĞU ZAMAN GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİLDİR...

7 Ağustos 2008

10...9...8...7....

AKP kapatılmazsa siyasetteki tansiyon düşer” diyen iktidar yandaşları yine yanıldı: Çünkü dilekleri oldu ama ülkedeki fırtına dinmek bilmiyor... Bir yanda CHP ile Genelkurmay kavga ediyor, diğer yanda “tarafsız cumhurbaşkanı” buram buram siyaset kokan rektör atamalarına imza koyabiliyor...

Böyle durumlarda doğru olan, olaylarla uğraşmak yerine genel gidişe bakmaktır. Biz de öyle yapalım ve ağaçları bırakıp, ormana göz atalım:

Bu yazıyı tarihe not düşmek lazım...
Geriye sayma başlamıştır...
Mustafa Mutlu mmutlu@gazetevatan.com 07.08.2008
Tüm direnç noktaları kırıldı... Sırada artık radikal adımlar var!


***
 

Ülkeyi din devletine dönüştürmek isteyenler, büyük bir dirençle karşılaşınca bu direnç noktalarını tek tek belirlediler.

1) SİVİL TOPLUM

İlk iş laik, cumhuriyetçi, Atatürkçü kitlelerin meydanlara dökülmesini engellemek ve muhalif yazarların, aydınların susturulmasını sağlamaktı.

Kirli işlere bulaşmış bazı adamları da işin içine dahil edip, bir “örgüt” yarattılar ve adına “Ergenekon” dediler...

Ülkede ne kadar aydınlatılamamış ve “gizli haber alma servislerinin parmak izleriyle dolu” eylem varsa bu örgütün işlediği suçlar hanesine yazdılar...

Sonra da kendileri için engel teşkil eden emekli askerleri, siyasetçileri, öğretim üyelerini, yazarları, gazetecileri, sivil toplum örgütlerinin yöneticilerini bu “ağır suç”ların sanığı olarak içeri tıktılar...

Kısa zamanda iktidar ve para gücüyle etkili bir “yandaş basın” oluşturup, içeri tıkmadıkları diğer muhalifleri de “Ergenekoncu” olmakla suçlayıp, sindirdiler...

2) ASKER

Bir yandan bunu yaparken diğer yandan da tüm enerjilerini “engel oluşturan” diğer baskı gruplarını ele geçirmeye harcadılar.

Laiklik karşıtı gelişmelere büyük tepki gösteren askerlerle, (nasıl olduysa) birdenbire kanka oluverdiler. Daha 15 ay önce laiklik karşıtı gidiş yüzünden iktidarı e-muhtıra yayınlayarak eleştiren asker, aynı iktidar partisinin “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmak”tan suçlu bulunmasından sonra bile ağzını açamaz hale geldi!

3) ÜNİVERSİTELER

Aynı güçler, eğitim alanındaki gerici tırmanışa büyük bir kararlılıkla direnen YÖK’ü ele geçirip, başına kendilerinden birini oturttular. Ardından YÖK Genel Kurulu’nda çoğunluğu ele geçirip, bu kurumu dikensiz gül bahçesine çevirdiler.

Ama bazı rektörler, öğretim üyeleri direnmeye devam ediyordu. Onların önemli bir bölümünü de önceki akşam ki atamalar sırasında cımbızla seçercesine tek tek ayıkladılar.

4)YARGI

Yargı kurumlarındaki “birlik havası”nı, “yandaş yargı mensupları”yla bozdular...

Parti mensubu avukatların çoğunlukta olduğu bazı illerde baroları ele geçirerek, Barolar Birliği’nin gücünü kırdılar.

Yandaş medyayı kullanarak yüksek yargı kurumlarından, aleyhlerine çıkan her karar sonrasında fırtınalar estirdiler, hatta Anayasa Mahkemesi üyelerinin Meclis tarafından yargılanmasını bile talep ettiler. Böylece bu kurumların güvenilirliğini zedelemeye çalıştılar. Yandaş medya yetmeyince devreye destekçileri olan “dış güçler”i soktular.

***


İki yıl öncesiyle karşılaştırın artık bu ülkede “direnç noktası” kalmadı...

- Muhalif aydınlar, gazeteciler, yazarlar, sivil toplum örgütleri ve halk tepki göstermekten, gösterirse Ergenekoncu ilan edilmekten korkar oldu!

- Asker, “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmaktan sabıkalanan” iktidar partisiyle büyük bir uzlaşı içinde ama bunu eleştiren ana muhalefet partisiyle kavga ediyor.

- YÖK ve bazı rektörler ehlileştirildi.

- Yüksek yargı kurumları yıpratıldı, kararları tartışmalı hale getirildi.

***


Başa dönelim:

Tüm bunları neden yaptılar?

Çünkü bu kişi ve kurumlar, ülkedeki “dinci yapılanma”ya şiddetle karşı çıkıyordu...

Artık onlar olmadığına göre...

Varın bundan sonrasını siz tahmin edin!



***




GÜNÜN SORUSU

Üniversitelerinde en fazla oyu alan adaylar yerine yandaş adayların rektör olarak atanması, her fırsatta demokrasiden dem vuran birilerinin “demokrasi”yi sadece “araç” olarak gördüklerini göstermeye yetmedi mi?