21 Eylül 2006

Annem, ablam ve Nursel burada... Pazartesi geldiler. Önce okul kaydı ile ilgili son işlemleri yapmak üzere Boğaziçi Üniversitesi'ne gittik. Ne güzel bir okul... Tek kelimeyle harika... Okuyasım geldi desem yalan olmaz...
Veee o günden beri hergün geziyoruz... Fotoğrafları sonra ekleyebilirim... Şimdi vakit bulmuşken kısa bir özet geçiyorum...
Ayasofya Camii: Mükemmel bir yer... Büyük ama biraz kasvetli... İçinde merdiven yok. Onun yerine rampa var. Döne döne çıkılıyor. Yapımına 306 yılında başlanmış... Tam 1700 yıllık şahaser... Çok kalabalık. Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u aldıktan sonra ilk cuma namazını burada kılmış. 1934 yılında Atatürk'ün talebiyle müzeye dönüştürülmüş.
Sultanahmet Camii: Ne mükemmel, ne muhteşem bir yer anlatamam. İçinin zarifliği, çinilerin güzelliği... Gerçekten büyülendik... Hele detaylar yok mu? Mesela bahçe kapısında bir zincir var. (perde gibi) Padişah bunu özellikle yaptırmış. At üstünde girerken eğilsin ki, camiye mağrur girmesin diye...
Burmalı ve Örmeli sütünler, Dikilitaş: Bunlar da şahane ama şöyle bir görüntü var. Kaideleri derinde... Dolayısıyla içi çöp deposu olmuş...
Sultanahmet Meydanı: Biz burayı TV'lerde gördüğümüz geniş ve güvercinlerin olduğu meydan sanıyorduk. Meğer orası Eminönü'ndeymiş...
Kapalıçarşı: Muazzam. Çok büyük. Herhalde biz sadece 10'da birini falan dolaştık. Bir güzel de kahve içtik. Cüzdan, çanta aldık... Tavanlarındaki boyalar yer yer akmış. Esnaf dedi ki: "15 yıl kadar önce güzel sanatlardan bir grup öğrenci boyamış tadilat için. Ama yine akmış. Osmanlı zamanında yumurta akı kullanılarak yapılırmış. Onun ayarını kimse tutturamamış şimdiye kadar"
Hürrem Sultan Hamamı'nı anlatmıştım daha önce.
Dolmabahçe: Çok şatafatlı. Topkapı'nın yemyeşil bahçe içindeki mütevazi havasından eser yok. Ben yıllar önce gezmiştim ama bazı detayları unutmuşum tabi... Mesela Süfera Odası. Yani sefirlerin, elçilerin Sultan'a çıkmak için bekledikleri odalar. Önce bekleme odasında bekletiliyorlar. Duvarlarda yeniçerilerin savaş sahneleri. Yani psikolosik çöküntünün ilk durağı :) Sonra karanlık odaya alınıyorlar. Burası loş ve sade döşenmiş... Artık elçiler neler kafasından geçiriyor bilinmez :) Buradan sonra "kırmızı oda" ya da "Sultan odası" denen Sultan'ın huzuruna çıktıkları odaya giriyorlar. Karanlıktan sonra birden aydınlık ve şatafatla Sultan'ın huzuruna çıkınca ne olduklarını şaşırıyorlar herhalde. Ne kadar akıllıca... Harem'i de gezdik. Annem çok olumsuz etkilendi buradan. Pencelerden avlu duvarı görünüyor. Yüzlerce kişinin yaşadığı söylenen haremde sadece 3-4 tane hanımağa, şehzade sünnet yatağı falan yatak var. Odalar çok kasvetli. Yani burada ne hayatlar geçmiş, cariyeler ne sıkıntı çekmiş, insan yerine konmamış gibi bir havası o kadar belli ki. Bu yüzden annem hiç hoşlanmadı. Zemin döşemesinden, kapılarına, süslemelerine kadar buranın ikinci sınıf olduğu belli...
Atatürk'ün kaldığı odalar ne kadar sade... Isınma masrafı olmasın diye özellikle küçük odaya yerleşmek istemiş. Büyük lider olmak böyle işte... Kendini BÜYÜK sanarak değil. Yaptıklarınla BÜYÜK kitlelere iyilikler bırakarak... Çok büyüksün Atatürk...
Saraydaki parkeler özel el işi... Üzerine basılmıyor. 150 yıllık... Korunuyor. Ama Arap Kralı gelince iş değişiyor. En son kendisi geldiğinde burada yemek yemiş... Büyük salonda halılar serilmiş., yemek daveti yapılmış...
İbrahim Paşa, Türk - İslam Eserleri Müzesi: İçerisi çok nemli ve sıcak... Rahatsızlığı olanlar girmesin derim. Annemi çıkarttık mesela. Çok güzel eserlerle karşı karşıya kalıyorsunuz. Üstelik çok büyük bir tarihle de yüzleşiyorsunuz. Anadolu Selçukluları, Büyük Selçuklular, Osmanlı, Karamanoğlu... (Ama Karamanoğlu'na ait tek parça esere rastladım. Elişi oyma kocaman bir ahşap kapı. Üzüldüm tabi. Çünkü, annemler Karaman Beyliğinden geliyor. Dedem safkan Karamanoğlu. Soyadları da Karaman. Dedem hiç kan karışmadan gelen gerçek bir safkan Karaman Beyi idi.) Daha neler neler... Adını hatırlamadığım ne medeniyetlerimiz... İslam alemine ait eserler... Burası çok güzel bir müzeydi. Altında da etnoğrafya müzesi vardı. Dolaştık... Tavsiye ederim, buraları... Sultanahmet Meydanında...
Ortaköy: Burada bir mola ve yemek.. Denize, camiye ve martılara karşı... İstanbul turu bugün de devam edecek... Ama 3 gündür duraksız geziyoruz...

Hiç yorum yok: