
Sizi karşılayan manzara çok güzel.
Bostancı'dan atladım vapura, geldim Büyükada'ya...
Bu adayla ilk tanışmam. Henüz birbirimizi yeterince tanıyamadık. İlişkimiz uzun sürecek, yavaş yavaş tanıyacağım adayı... Heryerini dolaşamadım çünkü...

Evler, bahçeler, sessizlik, sokaklarda oynayan çocuklar...
Her evden çiçek fışkırıyor...
İnsanın ruh halini en üst seviyeye çıkarıyor...

Ben de bisiklet kiraladım... Yıllardır binmemiştim, rezil olur muyum diye bir an içimden geçti ama atladım sonra bisiklete... Ayakkabılarım gibi kırmızı :)) 1 saat kiralamıştım ama yarım saatte verdim... Yokuşları bisikletle çıkmaya çalışınca takatım kalmadı. Halbuki, baktım adalılar yokuş yukarı çıkarken iniyorlar bisikletten, yürüyorlar... Ben farkettiğimde artık halim kalmamıştı...

Yani burası, sanatçı Levent Kırca'yı gördüğüm, hal-hatır sorduğum yerdir :)

Büyükada'da denize giriyorlar... Ben de gideceğim bir gün... Plajlar var... Anladığım kadarıyla yerlisi sol tarafta ki sahili kullanıyor. Rumca konuşmalar ya da yabancı aksanlı Türkçe konuşmalar.. Çok hoş...
Bir çay bahçesine oturdum. Gazoz istedim. Ya sprite ya da seven up gelir diye tahmin ederken Uludağ gazoz hem de cam şişe de gelmesin mi! Büyükada tam anlamıyla bir nostalji turu gibi... Bazı şeyler çocukluğumu hatırlattı... Çok hoşuma gitti...
Ancak, Büyükada hakkında basında çıkan at pisliği kokusu eleştirilerine tamamen katılıyorum. Güzelim adaya hiç yakışmıyor... İğrenç bir koku... Çözüm bulunması gerekir... İnsanlar Plüton gezegen mi değil mi tartışmaları yaparken, Büyükada'nın at pisliği kokusuna çare bulunmaması ayıp değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder