14 Eylül 2006

Tarihi yarımada: Eminönü 5

Şu çınar ağaçları nelere şahit oldu acaba? Kimleri gördü, hangi törenleri yaşadı, hangi kazan kaldırmaları gördü? Hangi zaferler müjdelendi önünde? Bunun gibi ulu çınar çok saray bahçesinde... Zaten saray olmasa bu burun da yeşili unutacak. Betonlar yutacak... Sınıra dayanmış aç kurt gibi bekliyor betonlar...
Hazineyi de gezdik. Zümrütlü hançeri de gördük, kaşıkçı elmasını da. Daha neler neler.. Ne tahtlar, ne beşikler. Altınlar, elmaslar, zümrütler... Çocukken kaydırak oynadığımız boyuttaki taşları düşünün... İşte o boyda elmas, yakut, zümrüt... neler neler... Kaftanlar çok güzel. Tam benim tarzım... Renkler, desenler, kesimler inanılmaz zevkli... Bazı kaftanların astarı doldurulmuş. Padişah zayıftı heybetli görünmek istiyordu herhalde diye düşündük :)

Dünyada günümüze gelebilmiş sarayların en eskisi ve genişi Topkapı Sarayıdır. Atatürk’ün emri ile 1924 yılından beri müze olarak kullanılmaktadır. Konumu Halic’i , Boğaziçi’ni ve Marmara denizi gören, çok gözel manzaralı, İstanbul’un ilk kuruluş yeri olan bilinen akropol tepesidir. Tarihi İstanbul üçgen yarımadasının en uç noktasında, 5 km.yi bulan surlarla çevrili, 700.000 m2 özel araziye sahip bir kompekstir. İstanbul’un fethini 1453’te gerçekleştiren genç Fatih Sultan Mehmet, İmparatorluk tahtını bu şehre taşımıştı. Kurduğu ilk saray şehrin ortasında bulunmaktaydı. 1470’lerde yaptırdığı ikinci saraya, önceleri yeni saray, yakın tarihlerden beri de Topkapı Sarayı denilmektedir. Burası, tarihte bilinen diğer Türk sarayları gibi, klasik bir Türk sarayıdır. Kaynak: www.istanbul.gov.tr









Burası boğaza bakan balkon... Enfes manzara değil mi? Heryere hakim... O yıllarda boğazın güzelliğini hayal edebilir misiniz?

Hiç yorum yok: