4 Aralık 2006

Ege turu...

Papa'nın gelişi en çok benim işime yaradı... Fatih bir akşam dedi ki "Ben Papa'yı izlemek için İzmir'e gideceğim. Görevliyim." Bunu söylemesi ile benim çantamı hazırlamam, biletimi ayarlamam bir oldu... Meğer dünden hazırmışım... Biriken millerimle hemen uçak bileti alındı. Olay böyle ani gelişince daha güzel... Salı günü İzmir'e indim. O havanın güzelliği neydi öyle... Tertemiz bir sabah, bulutsuz parlak bir gökyüzü, güneş pırıl pırıl... Havaş'tan indim... Alsancak'tayım... Zaten sabahını çok severim. Ece'de missss gibi bir kahvaltı... Denize karşı, kordon keyfi... Kırmızı ojelerimizi ölümsüzleştirdik bu fotoğrafla... Hem karnım doydu, hem ruhum... Ve bu tüm seyahat boyunca da devam etti :))
O gün halamı ve amcamı da gördüm... İstanbul'a taşınırken görememiştim, İzmir'de değillerdi... Halam'ın meşhur böreklerinden denk geldi. Yedim tabi, affetmedim... Amcam (Amca diyoruz ama aslında eniştemiz bizim. Ama ablamlar ve ben kendimizi bildik bileli O'na amca deriz. Çok severiz, çok sayarız) Amcam Atatürk'ü görmüş çocukken. Anlattı, ne güzel...:) Bunca zaman hiç bilmiyordum bu anıyı.
O gün son durak Asu'ydu... Biz ablamla 3,5 aydır görüşmedik. Dile kolay alışkın değiliz pek bu kadar ayrılığa... Bana kesin talim
at verdi. Akşam 18.05 evde olacaksın diye. Ben gerçi ancak 18.20'de olabildim... Asu'yla rakı-balık keyfi bile yaptık... Çene muhabbet :)
O akşam Asu bana "sakız likörü" verdi. Daha doğrusu ısrar etti önce ben pek oralı olmadım. Bunu kaçırma dedi. Buzdolabının en alt rafının en arkasından çıkardı şişeyi. Aman iyi ki içmişim. Bu kadar güzel bir lezzet olamaz. Hem yoğun sakız lezzeti, ağzın heryerini dolduruyor. Ama ağır değil.. Alkol zaten tam kıvamında... Yutarken insanın ağzında ve boğazında bıraktığı tat büyüleyici...
İzmir'de çok kalmadım. Asıl niyetim Salihli'ydi zaten.
Anneme gitmek... Cananım'la da hasret giderdikten sonra Salihli'ye doğru yola çıktım... Salihli'ye giderken yol muhteşem manzaralıdır... Hele baharda bağlar coşar, yeşil fıskırır, ağaçlar taçlanır... Görülmeye değer olur... Salihli'den başka sefer bahsedeyim uzun uzun...
Ece izlediği bir filmden bahsetmişti... Anneler, kızları, yeğenler... yani bolca kız birarada... Biz de aynen öyle olduk. Annemin, ananemin ve ablamın kızları bu hafta hepimiz gittik... Bu fotoğrafta Asu henüz gelmediği için yok. Ananem, annem, teyzem, ablam, Nursel bizim ailenin kadınları biraradayız :))

Biz de bir adet vardır... Misafire binbir türlü ikram yaparlar. (Ben nedense çok çekmemişim :)) Annemin mönüsünden şöyle bir detay versem fikir verir herhalde: Zeytinyağlı yaprak sarma da vardı, etli lahana sarma da... Ablamın mönüsü, ananemin mönüsü de yarışır haldeydi. Hal böyle olunca ben de İstanbul'da aklıma gelir üzülürüm diye her şeyden yedim. Patlayana kadar...
Bir adetimiz daha var. Kimse kimseye iş yaptırmak istemez. Ve herkes diğerine öncelik sunar. Bazen öyle olur ki biz dalga geçeriz artık. Sofraya oturulacak. "Önce sen. Hayır olmaz, ben oturmam, önce sen otur allahaşkına"... Yemek servisi olacak "önce bana koyma...." Sofra toplanacak "sen otur ben yaparım". Kahve yapılacak.. Kahve konusunda iş rahat eğer Nursel varsa direkt O'na yıkıyoruz görevi :))

Bu gezi öyle hoşuma gitti ki... Çok özlemişim... Karnım doydu o ayrı, ama ruhum doydu en önemlisi...
Anacığımın kanatları altında pek keyifli günler geçirdim... Önceden aklıma gelmeyen pek çok kişiyi bile merak ettim. Galiba insanın yaşı ilerledikçe geçmişe merak sarıyor...
Gezi plansızdı, ama çok güzel oldu. Vapurdan, yoldan aradım evdeysen, müsaitsen geliyorum diye. Şansım yaver gitti pek çok kişiyle görüşebildim. Akrabalarım, arkadaşlarım... Göremediklerim çok oldu. Çünkü zamanım yetmedi... :(

Dün akşam İstanbul'a indim, Kocama kavuştum yine...

Hiç yorum yok: