27 Ocak 2007

Zamanı geri çevirmeli mi?

İyi ki Çinli değilim...
Evlendiğimde doğru düzgün pilav pişiremiyordum...
Pirinçler pişmeden kıtır kıtır kalıyordu...
O zamanlar hakikaten felaketti...
Sonra keşfettim ki, pilavı pişirirken kapağı aralıyorum. Neden yapıyorsam?
Pirinç suyu içine çekemeden, ben havaya uçuruyorum. Zaman içinde geliştim, değiştim, dönüştüm... (Bu sözler tanıdık geliyor mu? Neyse, bulaşmayalım... Gayet kendi halinde bir yazı bu)
Artık pilavlarımı iyi yaptığımı düşünüyorum. Ben düşünüyorum tabi... Kocam benim pilavıma hep bir bahane bulur. O'nun ağzına göre bir pilavı daha yapamadım.

Ta ki bugüne kadar!

Mutfaktayım pilav pişiriyorum.
Fıstık ve üzümlü yapacağım. Önce yağda biraz döndüreceğim. Biraz döndüreyim derken, fıstıklar kararıyor, yağın rengi hafif değişiyor. Ama ben üşeniyorum ve atmıyorum. Suyunu koyuyorum. Pirinci ekliyorum. Hatta haşlanmış nohut da koyuyorum... Demleniyor.

Pilavdaki renk, sanki bol tereyağ kızdırmışım da üzerine dökmüşüm gibi.. Esmerce...
Bugün pilavımın notu kırık diye sofraya getiriyorum...
Ama o da ne?
İnanamıyorum!

Eşim, pilava bayılıyor...
Evliliğimizde bir ilk yaşanıyor ve benim pilavımdan 3 kere servis yapıyorum...

Şimdi ben kocamın kalbine giden bu hafif yanık baharat yolunu yeni mi keşfetmiş sayılırım?
Yoksa, yemeklerimin lezzetinden bugüne kadar boşuna mı şüphelenmişim?
Yoksa, yemek bahane, sohbet şahane mi?

Ne demişler!
Gönül ne kahve ister,
Ne kahvehane...
Gönül sohbet ister,
kahve bahane...

Hiç yorum yok: