30 Ocak 2007

İğne de, çuvaldız da bize batıyor...

Bazılarının aklı başına yeni geldi...
Bazıları ise ilk günden itibaren hep uyardı, yazdı, çizdi.. Onlar iyi ki var...

Yurdun bir çok yerinden stadlarda olaylar mısır gibi patlamaya başlayınca, telkinler başladı...
- Yok bizi kamplaştırmaya çalışanların tuzağına düşülmesinmiş...
- Oynanan oyuna dikkat edilsinmiş.
- Oyuna alet olunmasınmış...
- Falan filan...

Beyler, bu ülkeyi yönetenler dindarların siyaset yapmasını engellemeyin derken, alt kimlik-üst kimlik yaratırken, ulemaya sorun derken, bizi birleştiren islamdır derken, Atatürk için "bu adam" tabirini kullanırken, Anıtkabir'de saygı duruşunu "sap gibi ayakta durmaya" benzetirken, askerlik yan gelip yatma yeri değildir derken, "al ananı da git" derken, danıştay saldırısını devlete değil de iktidarlarına yapılmış sayarken, şehit annelerine telefon etmekten kaçınırken, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı güya çocuk olan bir imam hatiplinin gövde gösterisine dönüştürürken asıl kamplaşmanın körüklendiğini neden yazmadınız? Neden uyarmadınız? Durup düşünün bakalım. Vicdanınızı dinleyin, doğru cevap verin... İşin kaynağına uyarı yapacaktınız. Şimdi etkiye tepki doğdu... Doğal olarak... Diyorsunuz ki sağduyulu olun...
Oldu, yapanın yanına kalsın hep...
Yapanların, konuşanların sorumluluğu olmasın...
İğnesi de çuvaldızı da hep bize batsın...

Ne İzmir'deki Cumhuriyet Yürüyüşünü verip gururumuzu okşadınız, ne İstanbul'da kara çarşaflı kadınların cübbeli erkeklerin katıldığı mitingleri doğru düzgün ifşa ettiniz bize... Ekonomi iyi dediniz, yabancı yatırımcı geliyor dediniz, borsa şahane dediniz, yatırımlar dediniz, enflasyon düşüyor dediniz, işsizlik düşüyor dediniz... Uyutmaya çalışırken bizi, kendiniz uyudunuuuz, kaldınız... Gerçeklerin gerisinde kaldınız... İnternet çağında, bilgiye artık kolay ulaşılırken, mukayese edilebilirken, bu kulvarda olmayacaktınız...
Yarın kendi kendinizle hesaplaşmayacak mısınız?

Hiç yorum yok: