28 Ocak 2007

Kum saati çok hızlı akıyor artık!

Bazen kasvetli gökyüzünde
Parlamaya başlayan
Aya bakıyorum.
Ve ay alçak sesle
Sevecenlikle dolu söylüyor
Bir gün döneceğini.

(
Jose Mauro De Vasconcelos - Güneşi Uyandıralım kitabından)

Çok güvenmiştim...

Benim gibi düşünen diğer çoğunluk gibi...
Elinde yetkiler vardır, yasaların verdiği güç vardır demiştim.
Ama zamana bakıyorum, hızla akıyor...
Kumlar çılgın gibi aşağıya dökülüyor...
Nisan ayına ne kaldı?
Gidişin bu kadar sessiz mi olacak?
Bize iki çift laf etmeyecek misin?
Hayatın gibi sade bir devir teslimle ayrılacak mısın?
Bırakacak mısın bizi?
Bizim başka güvencemiz kalmayacak!
Sırtımızı dayadığımız en sağlam duvar yıkılacak!
Biz kime güveneceğiz?

Düşünüyorum...
Haksızlık ettiğime karar veriyorum.
Zaten herşeyi biz yapmadık mı?
Herşey bizim sandıkta çizdiğimiz resim değil mi?
Herbirimiz resmin bir köşesini, farklı renklerle boyadık...
Kiminin boyası ucuz çıktı, rengi değişti, yeşile döndü...
Kimisi eline fırça almadı, boyaya bulaşmadı!
Bugün, resim ortada...

Ama, bundan sonra yeni sayfayı, yeni beyaz sayfayı boyarken...
Zaman geçince rengi değişen ucuz boyalar yerine, bildiğiniz boyalarla-bildiğiniz fırçalarla başlayın... Resim başta neyse, sonra da o olsun... Değişmesin, başka renklere dönüşmesin... Herkes boyasın ki resimde boş yer kalmasın... KAğıdımıza, boyamıza, fırçamıza biz sahip çıkmazsak... Biri gelir, kendine göre boyar...

Hiç yorum yok: