30 Ağustos 2009

Bana klişe konuşmayın!

Bugün...
30 Ağustos...
Zafer bayramı...
Büyük bayram... En büyük bayram...

En büyük bayram olduğunu idrak ederek mi geçiriyoruz bu günü?
Hayır!

"Yazık bu yıl haftasonuna geldi. Tatil olmadı" diye mi?
Evet böyle!

Bu kimsenin kişisel eksikliği değil. Biz böyle yetiştiriliyoruz. Yüzeysel, ucundan, mümkünse kulaktan dolma. Kafaları çalıştırmadan, ezbere. Ve bol klişeyle...

KLİŞE yani basmakalıp. Yani ruhsuz, düşüncesiz, kişiliksiz öylesine yüzeysel...

Bizim konuşmalarımız, davranışlarımız, tesellilerimiz hep klişe...

Kendimiz buna uyanırsak, denizdeki halkalar gibi herkese yayılır ve klişeden uzaklaşıp, gerçeğe, doğala yaklaşırız. Bu büyüyen dalgalar bizi bilinçli kılar. Ve sonuçta egemen olan bilinçli bireyler olur.

İşte o zaman devlet denen düzeni de basmakalıp insanlardan arındırmış, naralar atmayı, klişe konuşmalar yapmayı iş sanan her mevkideki şahsiyetlerden teslim almış oluruz.

Bakıyorum, yıllardır olaylara aynı klişe sözler, yepkiler. bunlara alkış tutacağımıza soru sormayı öğrenmeliyiz...

kendime özeleştiri: Eski yazılarıma göz gezdirdim. Ben de klişe olarak genel kurmay başkanına hayranlığın dozunu kaçırmışım. Ne kadar güvenmişim şahsına... Ama sonuca bakıyorum, şaşıyorum!

Devlet denen düzen aslında "bir kişi"lerin hırsları, iktidar heveslerinden başka ne ki? Devletin başında adam gibi adam olursa ne ala! Ama olmayabiliyor da gördüğümüz gibi. Atatürk gibi büyük bir şans her zaman gelmiyor.

Yani sanal bir kurgu içinde yaşıyoruz, yaşatılıyoruz. Kurallar tabandakilerin faydası için mi oluşturuluyor yoksa bir kaç kişinin menfaatlerine öyle uygun olduğu için mi bize yutturuluyor?

Kafam karışık!

Hiç yorum yok: