3 Temmuz 2010

Dedemin "eski evi"

Biz Salihli'de çok güzel müstakil bir evde büyüdük... Arkada bahçesi, önce kocaman terası, çok şık, çok zevkli, çok kibar, büyük bir evde...

Gel zaman git zaman etrafımız apartmanlarla çevrilince hem arada güneşsiz kaldık, hem de kocaman apartmanlar temellerimize zarar verdi. Bir gün yazlıktan döndüğümüzde duvarı çatlamış bulduk, eğrilikten sokak kapısını açamadık... O günden sonra evimizle vedalaşma kararına doğru ilerledik ve apartman yolculuğumuz başladı bizim de. Evimizi müteahite verdik ve boşalttık, yeniden gelmek üzere... Arada geçen zamanı da dedemin eski evinde geçirmek üzere taşındık... Bu dönemde üniversitede arkadaşlarıma bir taraftan evimizin yıkılması, yok olması ile ilgili üzüntümü paylaşırken diğer taraftan da dedemin "eski evi"ne gitmekten mutlu olmadığımı söylüyordum...

Bir gün biri beni eski ev nedeniyle teselli etmeye çalıştığında aslında anlatmak istediğimin ne kadar farklı olduğunu anladım...

Çünkü, "eski ev" diye bahsettiğim şey aslında konak gibi bir ev... Eski diyorum ama fiziken eski değil... Kocaman bir ev, bahçeli falan... Dedem ve ananem iki başlarına ve yaşlılar, bu evde yaşamaya zorlandıkları için kendilerine daha rahat edebilecekleri bir apartman dairesi satın alarak ayrılıyorlar... Ve eski ev diye anlattığım şey aslında "yeniden bir önceki" olan evdi... 


Hiç yorum yok: