9 Temmuz 2009

gözümden kaydı, gitti...

Bir kaç hafta önce...

Sabaha karşı rüyamla uyandım. Nasıl heyecanlıyım!

Salihli'deki eski evimizdeyiz.

Yemek odasında sofra kurulmuş, Babam sofraya oturmak üzere. Genç, capcanlı... Hoş bir gülümsemesi olurdu, yine öyle...

Elimde eldiven var ve birileri elime silah sıkıştırmış... Babama işaret ediyorum "bir dakika gelir misin?" der gibi... Çünkü, soracağım bunu ne yapayım diye... Babam sandalyeye değdi değecek yarım oturur yarım ayakta. Misafirler sofraya oturmak üzere. Sofranın o halini göstererek "şimdi mi?" der gibi mimik yapıyor... Bakıyorum "tamam sonra" gibi elimi sallıyorum...

Uyandım... Babamın yüzünü kafama kazımaya çalıştım. Fatih'e anlattım, ağladım. Annemi aradım, ağladım. Hatırladım ağladım. Hep kafama kazımaya çalıştım.

Hani filmlerde görüntü hızla arkaya doğru gider, ufalır, küçülür, gözden kaybolur ya... Öyle oldu. Babamın yüzünü hafızamda tutamadım.

Gözümden hızla uzaklaştı yüzü... Engelleyemedim... Sonra hayat devam etti işte...

not: Bilgisayarım bozuldu, servise verdim. Vermeden önce tüm dosyalarımı harici harddisce kopyaladım. İçim öyle rahat, kayıp yok diye. Sonra bir gün farkettim ki tüm resimleri kaydettmek yerine silmişim... Onlar da elimden kaydı, gitti... Üzüldüm mü, evet. Ama büyütmedim.

Tabi şunu bilemiyorum. Büyütmüyor muyum, yoksa bastırıyor muyum? Yani kokuşan düşüncelere mi yol açıyorum, gerçekten bilemiyorum...

Hiç yorum yok: