7 Ağustos 2008

10...9...8...7....

AKP kapatılmazsa siyasetteki tansiyon düşer” diyen iktidar yandaşları yine yanıldı: Çünkü dilekleri oldu ama ülkedeki fırtına dinmek bilmiyor... Bir yanda CHP ile Genelkurmay kavga ediyor, diğer yanda “tarafsız cumhurbaşkanı” buram buram siyaset kokan rektör atamalarına imza koyabiliyor...

Böyle durumlarda doğru olan, olaylarla uğraşmak yerine genel gidişe bakmaktır. Biz de öyle yapalım ve ağaçları bırakıp, ormana göz atalım:

Bu yazıyı tarihe not düşmek lazım...
Geriye sayma başlamıştır...
Mustafa Mutlu mmutlu@gazetevatan.com 07.08.2008
Tüm direnç noktaları kırıldı... Sırada artık radikal adımlar var!


***
 

Ülkeyi din devletine dönüştürmek isteyenler, büyük bir dirençle karşılaşınca bu direnç noktalarını tek tek belirlediler.

1) SİVİL TOPLUM

İlk iş laik, cumhuriyetçi, Atatürkçü kitlelerin meydanlara dökülmesini engellemek ve muhalif yazarların, aydınların susturulmasını sağlamaktı.

Kirli işlere bulaşmış bazı adamları da işin içine dahil edip, bir “örgüt” yarattılar ve adına “Ergenekon” dediler...

Ülkede ne kadar aydınlatılamamış ve “gizli haber alma servislerinin parmak izleriyle dolu” eylem varsa bu örgütün işlediği suçlar hanesine yazdılar...

Sonra da kendileri için engel teşkil eden emekli askerleri, siyasetçileri, öğretim üyelerini, yazarları, gazetecileri, sivil toplum örgütlerinin yöneticilerini bu “ağır suç”ların sanığı olarak içeri tıktılar...

Kısa zamanda iktidar ve para gücüyle etkili bir “yandaş basın” oluşturup, içeri tıkmadıkları diğer muhalifleri de “Ergenekoncu” olmakla suçlayıp, sindirdiler...

2) ASKER

Bir yandan bunu yaparken diğer yandan da tüm enerjilerini “engel oluşturan” diğer baskı gruplarını ele geçirmeye harcadılar.

Laiklik karşıtı gelişmelere büyük tepki gösteren askerlerle, (nasıl olduysa) birdenbire kanka oluverdiler. Daha 15 ay önce laiklik karşıtı gidiş yüzünden iktidarı e-muhtıra yayınlayarak eleştiren asker, aynı iktidar partisinin “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmak”tan suçlu bulunmasından sonra bile ağzını açamaz hale geldi!

3) ÜNİVERSİTELER

Aynı güçler, eğitim alanındaki gerici tırmanışa büyük bir kararlılıkla direnen YÖK’ü ele geçirip, başına kendilerinden birini oturttular. Ardından YÖK Genel Kurulu’nda çoğunluğu ele geçirip, bu kurumu dikensiz gül bahçesine çevirdiler.

Ama bazı rektörler, öğretim üyeleri direnmeye devam ediyordu. Onların önemli bir bölümünü de önceki akşam ki atamalar sırasında cımbızla seçercesine tek tek ayıkladılar.

4)YARGI

Yargı kurumlarındaki “birlik havası”nı, “yandaş yargı mensupları”yla bozdular...

Parti mensubu avukatların çoğunlukta olduğu bazı illerde baroları ele geçirerek, Barolar Birliği’nin gücünü kırdılar.

Yandaş medyayı kullanarak yüksek yargı kurumlarından, aleyhlerine çıkan her karar sonrasında fırtınalar estirdiler, hatta Anayasa Mahkemesi üyelerinin Meclis tarafından yargılanmasını bile talep ettiler. Böylece bu kurumların güvenilirliğini zedelemeye çalıştılar. Yandaş medya yetmeyince devreye destekçileri olan “dış güçler”i soktular.

***


İki yıl öncesiyle karşılaştırın artık bu ülkede “direnç noktası” kalmadı...

- Muhalif aydınlar, gazeteciler, yazarlar, sivil toplum örgütleri ve halk tepki göstermekten, gösterirse Ergenekoncu ilan edilmekten korkar oldu!

- Asker, “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmaktan sabıkalanan” iktidar partisiyle büyük bir uzlaşı içinde ama bunu eleştiren ana muhalefet partisiyle kavga ediyor.

- YÖK ve bazı rektörler ehlileştirildi.

- Yüksek yargı kurumları yıpratıldı, kararları tartışmalı hale getirildi.

***


Başa dönelim:

Tüm bunları neden yaptılar?

Çünkü bu kişi ve kurumlar, ülkedeki “dinci yapılanma”ya şiddetle karşı çıkıyordu...

Artık onlar olmadığına göre...

Varın bundan sonrasını siz tahmin edin!



***




GÜNÜN SORUSU

Üniversitelerinde en fazla oyu alan adaylar yerine yandaş adayların rektör olarak atanması, her fırsatta demokrasiden dem vuran birilerinin “demokrasi”yi sadece “araç” olarak gördüklerini göstermeye yetmedi mi?

Hiç yorum yok: